Yolculuğumuz, deniz seviyesinin 400 metre altında bulunan, dünya’nın en alçak ve en tuzlu gölü olarak bilinen İsrail ile Ürdün arasında yer alan Ölü Deniz’in kuzey batı kıyısına... Kumran’a
Kumran’ı özel kılan şey, 1947 yılında bir Bedevi çoban tarafından bulunan ve günümüzden 2000 yıl öncesi yaşama, Yahudilik ve ilk dönem Hristiyanlığa ışık tutan 950 farklı el yazması metnin, onbinlerce küçük parça halinde buradaki mağaralarda ortaya çıkarılmış olması.
1947 yılında tesadüfen bulunan bu yazılara ilk olarak iki kişi ulaşmış: Biri Kudüs’teki İbrani Üniversitesi adına çalışan Arkeolog Eleazar Sukenik, diğeri Suriye Ortodoks Kilisesi Metropolitan’ı Athanasius Samuel. 1948 yılında bulduğu yazıları ABD’ye kaçıran Samuel’den, 1954 yılında Sukenik’in oğlu Yigal Yadin satın alarak İsrail’e geri getirmiş.
Günümüzde Kudüs’teki İsrail Müzesi’ndeki özel bir bölümde sergilenen bu yazıtlar, 20. Yüzyılın en önemli arkeolojik keşfi olarak kabul edilmekte. 1947-1956 yılları arasında Kumran’daki 11 mağarada yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan el yazması metinler, 2000 yıl öncesini gözler önüne sunan birer zaman makinesi adeta. Eşine başka yerde rastlanmayan bir şekle sahip, kilden yapılma muhafazalar içinde, İbranice, antik Yunanca ve Aramice dillerinde, çoğunluğu parşömen üzerine yazılmış bu yazılar, Helen ve Roma dönemi Yahudi yaşamına, ve Hristyanlığın ortaya çıktığı döneme ait çok değerli bilgiyi barındırmakta. Bu metinler, Dini Yazılar, Anonim Yazılar ve Mezhepsel Yazılar olarak üç ana başlık altında kategorize edilmiş. Dini Yazılar içesinde günümüze kadar gelmiş dünyanın en eski İbranice yazılmış Tevrat’ı bütün halinde bulunurken, Anonim Yazılar milattan çok öncesinden, çoğu yazarları belli olmayan bir çok eserin düzenleniş halini, Mezhepsel Yazılar ise 2000 yıl öncesi Kumran, Kudüs ve çevresindeki yaşam şekline ait detaylı bilgiler sunmakta.
1950 yılında Fransız arkeolog Roland de Vaux tarafından başlatılan çalışmalarda Kumran’ın kadim mukimlerinin yaşadıkları yerler ve yaşam şekilleri hakkında ilginç ipuçları elde edilmiş. 80mt’ye 100’mt lik bir alan içerisinde 8 adet sarnıç, 2 ritüelik banyo, mutfak olduğu tahmin edilen içerisinde 5 adet ocak bulunan büyük bir oda, içinde bulunan eşyalardan ve mürekkep kaplarından yazı yazımının yapıldığı ispat edilen iki katlı büyük bir yazı odası bulunmuş.
Kumran Vadisi’nden gelen suyu güneyde yer alan büyük sarnıça yönlendiren suyolu yerleşimi ortadan ikiye ayırıyormuş. Bu suyolunun diğer tarafında ise dua ettikleri ve toplantı yaptıkları tahmin edilen büyük bir toplantı odası, yemekhane ve çömlek atölyesi ortaya çıkarılmış. Kumran’daki çalışmalarda ayrca, asıl yaşam kompleksinin biraz uzağında, odalar halinde birkaç yaşam ünitesi ile 1100 yetişkin erkek, 100 kadın ve çocuk cesedinin bulunduğu bir mezarlık keşfedilmiş.
M.Ö. 2 yüzyıl ile M.S. 1. Yüzyıllar arasında bu bölgede yaşayan ve ömürlerini bu yazıları yazmaya ve ibadet etmeye adamış topluluğun, kapalı bir Yahudi mezhebi olan Esseniler’in bir kolu olduğu konusunda bir çok uzman görüş bildirmiş. Essenilerin, Kumran'daki toplumla aynı olması durumunda, kendileri için kullandıkları ad “birlik, beraberlik” anlamına gelen "Yahad". Bu isim, kendilerini, -Tanrı ile yapılan- antlaşmaya vefasızlık göstermekle suçladıkları ve "Antlaşmayı Bozanlar" olarak adlandırdıkları dönemin diğer Yahudi mezhepleri olan Ferisiler ve Saddukiler’den ayırmak için seçilmiş. Kumran’daki topluluk daimi pişmanlık duymaları gerektiğine ve “Tanrı’nın seçilmişleri” olduklarına inandıkları için her sabah ve akşam yıkanmak bir ibadet şekliymiş.
Bugün Kumran Milli Parkı’na girdiğinizde sizi kalıntılar karşılarken, ziyaretçiler için hazırlanan alanda, Kumran’da bulunmuş Ölü Deniz Tabletleri’nin, bu bölgede 2000 yıl öncesinde yaşananların ne ifade ettiği konusunda kısa bir film izleyip, arkeolojik çalışmalarda bulunan kısıtlı sayıdaki eşyayı görebilirsiniz. Yeniden belirtmekte fayda var: Kumran yazıtlarını ve günümüze kadar ortaya çıkartılmış arkeolojik bulguların neredeyse tamamını Kudüs’teki İsrail Müzesi’nde inceleyebilirsiniz.
Kumran Milli Parkı tarihin izlerinin yanında ziyaretçilere Ölü Deniz kıyılarının doğasını feşfetme imkanı da sunmakta. Eğer tırmanma sporuna meraklıysanız, veya çölde doğa yürüyüşü yapmayı seviyor veya istiyorsanız, ya da Ölü Deniz’in kendine özgü manzarasını izlemek istiyorsanız, Kumran Milli Parkı doğa ve tarih severler için İsrail’de ideal bir ziyaret noktası.
Comments