Uzunca bir aradan sonra İsrail’in yeni bir köşesinden karşınızdayım.
İsrail’in kuzeyinde Akdeniz kıyısı boyunca uzanan Haifa Körfezi’nin en üst ucunda yer alan Akka ya da Akko’da gerçekleşen arkeolojik çalışmalar, burada Tunç Çağı’ndan yani kabaca M.Ö. 20. Yüzyıldan beri devam eden bir yerleşim olduğunu göstermekte.
Antik Mısır kayıtlarında orijinal isminin Akadca kökenli Akka olarak geçen yerleşim, Erken dönemlerde Fenike etkisi altında küçük bir liman şehri olarak gelişmeye başlamış. M.Ö. 200 yılında 3. Antiochus’un bölgeyi fethiyle birlikte Helen kültürünün hakim olmasıyla yere Antiochia (Antiokya) ismi verilmiş. Tarihin devam eden sürecinde Haşmonay Kralı Alexander Yannai, ardından Kleopatra, Ermenistan Kralı 2. Tigran ve Romalı Kral Büyük Herod şehrin hükümdarları olmuşlar.
Baskıcı Romalılaştırma politikası Helenleşmiş bu Fenike liman kentinin adını Kolonia Ptolemias olarak değiştirmesine rağmen, kısa süre sonra dağılan Roma İmparatorluğu’nun ardından kente Bizanslar egemen olmuş. Bir kaç yüzyıllık zayıf Bizans hakimiyeti, ilk İslam Fetihleriyle birlikte şehrin Raşidin Halifeliği tarafında 638 yılında ele geçirilmesiyle son bulmuş ve bu tarihten itibaren Akko’da ilk kez İslam izleri belirmeye başlamış. İlerleyen tarihlerde Emevi ve Abbasi Halifelikleri için önemli bir liman olacak olan kent, 1104 yılında, Fatimilerin yönetimindeyken, çok şiddetli bir kuşatma sonrasında Haçlıların eline geçmiş. 1291 yılında Memlükler tarafından kuşatılana kadar Akko, Haçlılar için Avrupa ile Kutsal Topraklar arasındaki köprünün en önemli ayaklarından biri olmuş, önemli Hristiyan Şövalye tarikatları burayı kendilerine merkez belirlemiş ve bugün dahi izleri netçe görülen eserler inşa etmişler.
Aynı dönemde Avrupa’daki kötü gidişatın aksine, Akko’da giderek büyüyen ve zenginleşen bir Yahudi cemaati oluşmuş, özellikle ticaret ve felsefe konularında adlarından bahsettirmişler.
1291 yılında Akko’yu kaybeden Hristiyanlar 1918 İngiliz Mandası kurulana kadar bir daha geri dönememişler. Akko’yla beraber tüm Doğu Akdeniz kentlerini eline geçiren Memlükler, Haçlıların geri dönmelerinden ve limanları yeniden kullanmalarında korktukları için bütün bu yerleşimleri yıkıp, taş taş üstünde bırakmayacak şekilde tahrip etmişler.
1517 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgede hakim olmasına kadar şehir yıkık ve boş kalmış. Osmanlı kayıtlarında, bölgedeki şeyhlerin şahsi idarelerinde sürekli el değistiren bir kasaba olarak geçen Akko’da, Fransız tüccarların işlettiği bir Kervansaray ve küçük bir cami olduğu yazmaktaymış. 1730’lu yıllarda Zahir Al-Umar adlı bir Arap şeyhi Akko’da varlığını göstermeye, Fransız tüccarlardan haraç almaya, hatta Osmanlı’dan bağımsız şeyhliğini ilan etmeye başlamış. Temmuz 1746 yılında barbarca bir şekilde kendini bölgenin şeyhi ilan eden Zahir Al-Umar’ın ilk yaptırdığı işlerden biri Ortaçağ’dan kalma kalıntılarla şehire yeniden surlar ördürmek olmuş. 1775 yılında Osmanlı askerlerine karşı giriştiği bir çatışmada ölen Al-Umar’ın yerine geçen, Ahmed Cezzar Paşa da aynı şekilde Akko’da bolca eser inşa ettirmeye devam etmiş. Yapılan Kervansaray, Hamam, Cami ve bir çok diğer umumi yapıda, Akko dışında, Atlit ve Keyserya’da harap durumda olan Ortaçağ’dan kalma eserlerden toplanan malzeme kullanılmış.
1799 yılında Ortadoğu seferinde olan Napolyon Bonaparte ve Fransız ordusu Osmanlı idaresindeki Akko’yu iki ay boyunca kuşatmasına rağmen ele geçirememiş. 1918 yılında İngiliz Mandası ile birlikte İngiliz himayesine giren kentte o dönemde 4800 Müslüman, 1500 Hristiyan, 80 Yahudi ve 13 Dürzü yaşamaktaymış. İngilizler, bugün Haçlı Kalesi olarak bilinen ve zamanında Ortaçağ Hristiyan şövalye tarikatı Hospitalier’lerin Akko’daki üsleri olan kaleyi, kendilerine karşı direnişte olan silahlı Yahudi örgüt mensuplarını tutuklamak üzere hapishaneye çevirmişler.
1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasıyla birlikte Akko’da yaşayan Müslümanların 2/3’si şehri terketmiş. 1950’lerde İsrail’e göç eden özellikle Fas kökenli Yahudiler ve 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla buraya yerleşen Rus kökenli Yahudiler Akko’da çoğunluk nüfusu oluşturmuşlar.
Güncel bilgilere göre Akko’da 49600 kişi yaşamakta. Bu kişilerin %66’sı Yahudi, %32’si Arap ve geri kalan %2’si diğer inanç sahipleri. Diğer inanca bağlı olanlar içerisinde en dikkat çekici topluluk dünyada 5 milyon civarı olduğu tahmin edilen Bahai İnancı’na tabi kişiler. Bahai İnancı’nın kurucusu olan Bahaullah’ın, hayatının son zamanlarını geçirdiği yer olan Akko, Bahailler için çok bir kutsal yer. Bahçelerinin güzelliğiyle ünlü kutsal mekanları Akko’ya gelindiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri.
UNESCO tarafında Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Akko Eski Şehri zamanda yolculuk edilen bir tünel adeta. Tarihin hemen hemen her döneminden bolca izler taşıyan şehir, çok kültürlülüğün getirdiği cömertliği ziyaretçilerine sunmayı ihmal etmiyor. Oryantal pazarı, Osmanlı döneminden kalma surları, kervansarayı, hamamı pasajları, haçlı dönemine ait kaleleri kiliserleri tünelleri, müzeleri, tarihi sinagog, cami ve avluları geçmişe meraklı herkesi kendine hayran bırakıyor. Bu tarihi ve kültürel zenginlik sadece bina ve eserlerde kalmıyor, şehrin mutfaklarında da kendini gösteriyor. Deniz ürünlerinden, zeytin yağlılara, çeşitli et yemeklerinden, baharatlara, mezelere, tatlılara kadar her damak tadına hitap eden envaiçeşit yiyecek Akko’nun restoranlarında tadılmayı bekliyor.
Ve tabi ki bir Akko turu, ancak Doğu Akdeniz’e bakan tarihi surların üzerinde eşsiz günbatımın izleyerek sonlandırılabilir.
Bir sonraki yolculuğumuzda görüşmek üzere...
Comments